27 Mart 2007

Bu Maskeli Balo ve O'nun Denyo Yüzleri

Bu ne model memleket, ben anlamadım ki? Lost hakkında şöyle üç beş şey yazınca yorumlar derya olup akıyor ama insan ilişkileri ve aldatmak üzerine yazınca maşallah insanlardan tık çıkmıyor. Neyse, bir söz vermiştim bu Lost karakterleri üzerine yazacağıma, şimdi sözümde durup bir şeyler söyleyeceğim ama peşin peşin uyarayım bu yazı feci halde spoiler içeriyor olabilir, o yüzden okuyup bana küfretmeyin sonra.

Jack: İlk sezonda pek bir sevmiştim bu at suratlıyı. Cevval bir tipti, darda kalanın imdadına koşardı, Kate'e karşı hissiyatı çok delikanlıcaydı ama zamanla uyuz olmaya başladım bu herife. Oğlum sen doktorsun, cerrahsın! Öyle hemen tabancaya, tüfeğe sarılırsan, aksiyona atlarsan işimiz zor. Maşallah iki buçuk sezon geçti daha adamın yaptığı bir plan da başarılı olamadı. Denyo azıcık. Claire ile olan akrabalığından çok Macerayı Seven Adam ile akrabalığı olduğuna inanmaktayım. Aşk hayatı da pek traş, paso palmiyelerin arkasında oskarı eline aldığına eminim.

Kate: Kendisinden feci derecede tiksinmekteyim. Kararsız ve midesiz bir şahıstır benim gözümde. Aynı adada kalsam ve azıcık vakit geçirsem kendisiyle 3. günün sonunda tüm irtibatımı keserdim. Salak karı.

Sawyer: İlk sezonda -Jack'in tam tersine- kendisine büyük bir antipatiyle yaklaşmştım ama izledikçe önyargımda ne kadar da haklı olduğumu anladım. Sert çocuğu oynayıp aslında duygusal adammış triplerini zerre kadar yemedim. O domuza silah çekip vuramıyorsan maksadın tamamen Kate denen şıllığa pozdur arkadaşım. Aynı şekilde Ana-Lucia'yı emip, kadının anısına saygısızlık yapıp Jack'e screw mıkrüv diye anlat, sebep de onu dost kavramına yakın bulmanmış de. Yemezler, adamı dellendirmek maksatlı hareketler bunlar. Netice de bu da denyodur, sempati besleyene de kıl olurum.

Sayyid: Diyeceksiniz adada herkes mi denyo? Hayır, işte Sayyid adam gibi adamdır. Laftan anlar, uyanıktır, akıllıdır, duygularının esiri de değildir hissiz bir kütük de olmamıştır. Çoğu planı akıllıcadır, olur ki sıçarsa bile hatasını kabul eder, paşa paşa özür diler. Allahın arabı deyip geçenlere kıl olurum, hem sert bir erkektir hem de sevdiği kadına atraksyonlar yapacak kadar romantiktir. Severim. Tek kusuru inancıdır. Oğlum müslümansın, haftalarca beynamaz gezdin, alnı secdeye koymak kıblesi belli olmayan bir teknede mi aklına geldi? Neyse, yine de gözümdür Sayyid Jarrah.

Hurley: Şişman adam sempatiktir, kafadan bir artısı var. Pek etliye sütlüye karışmaz, bu yönüyle takdirimi kazanmıştır. Libby mevzusu feci derecede kıçında patladı, oradan da sempati puanımı aldı. Bir de kafadan kontak olması da acıma duygumu kabarttı. Lan düşündüm de insan paso acıyor Hurley'e, bak ailevi dramı da var. Neyse, o şerrefsiz baba o çikolata yerine gitmeden bir sap kereviz verseydi elemana şimdi 80 kiloluk, maceradan maceraya koşan bir kahramanımız olurdu, kısmet değilmiş.

Locke: Al sana hanzonun önde gideni! Bu Mr. Proper kılıklı adamın karışmadığı, akabinde bok etmediği bir hadise olsun, dişimi kırarım. Dengesiz. Hatch'i bul, patlat, gir, ondan sonra eşref saatine gelince herşeyin anasını belle. O da kesmesin bir tane daha istasyonu "ahah acaba 77 girince ne olacak?" diye merak edip havaya uçur. İnekler falan da vardı, bak onları da telef etti. Bırak millet esrar mı çekecek, eroin mi kullanacak, sanane be adam! Berduşu kurtardın sanki? Çok can yanmıştır bu adam yüzünden, o sebepten artık ağzıyla kuş tutsa yaranamaz bana. Keşke kötürüm kalaydı.

Jin ve Sun: Bunlar harbiden ying ve yang gibi. Başlarda Sun melek gibi bir avrat, Jin ise kazmatorun allahı sansam da zamanla Sun'un gizem yumağı Jin'in ise bildiğin normal bir herif olduğunu anladım. Bu Jin çok efendi bir adam, bunun da Türk kanı taşıdığından şüpheliyim. İnsaflı eleman herşeyden önce. Sun ise çok alengirli bir gacı. Yalancı falan. Git bir yamuk yap, kesin ipini çeker adamın. 3. sezon ile iyice bir güzelleşti ama nafile. Tırsarım.

Charlie: Tam manasıyla bir gebeş. İlk gördüğüm an notunu verdim, hala da değişmedi sadece pekişti. Bu herif ileride çok daha büyük belalara vesile olacak, yoksa JJ Abrahms bu dangalağı bu kadar zaman sağ bırakmazdı. Ya da çok alengirli bir şekilde ölecek. Bilemedim. Sinsi puşt.

Claire: Güzel kadın. Bana göre Kate'i sağ cebine koyar sol cebinden çıkarır, donundan hamak yapıp donunda sallar. Ama bundan da tırsıyorum inceden. Pek ketum, kimseye bir şey anlatmıyor. Charlie ile olan ilişkisi de gözümdeki değerini düşürmekte. Bunda da bir sinsilik var inceden.

Michael ve Walt: Bak işte bu adamda feci tongaya düştüm, kabul ediyorum. Sanatçı ruhlu, teknik adam, babalığı öğreniyor dedik, sempati besledik. Walt'u kaybedince kafadan bir 5-6 bölüm "They took my son!" diye dolandı, iyice acıdık ama kuntizellaymış eleman, iki avuç fındığa yedi sülalesini satarmış, onu öğrendik. Walt desen ayrı bir model, hiç girmiyorum. Bu diyarlardan gitmeleri iyi oldu zira hem Mike'a kılım hem de arap bebesi eşşek kadar oldu. 60-70 günlük olay ama eleman gelişme çağında, 3 yılda serpildi sesi çatallandı, bıyıklar terledi. Teknedeki son paket kraker için birbirlerini vurmuş olabilirler.

Boone ve Shannon: Bak ikisinin de akibetine üzüldüm. Resmen bok yoluna gitti iki kardeş. Boone efendi çocuktu ama dedim ben ona, "Oğlum bak Locke ile çok takılma, sonra kafandan bit, kıçından mik eksik olmaz." diye tembih ettim ama dinlemedi. Bacısı ise başka alem. Sanane arap bebesinden? Yersin işte böyle abdomenden piştovu. Yengemizdin, boynumuzu bükük bıraktın.

Ana-Lucia: Çok terso bir avrat. Sanırsın Özgü Namal'ı almışlar, Tarantino'nun ellerinde psikopat bir role büründürmüşler. Gereksiz bir siniri vardı. Halbüse ayakları denize salacaktı, Sawyer yerine Jack ile sevişecekti, akabinde seviyeli bir ilişki falan filan. Mortu çekmesi de pek bir ironikti. Kendi evladın için git birini vur, sonra başkası da kendi evladı için seni vursun. Yazık etti.

Mr. Eko: Baba adamdı, özlemle anıyorum.

Libby: Bu da bok yoluna giden tayfadan. Hurley battaniyeleri unutmasaydı belki de fink atıyordu şimdi adada. Yok yok, kesin Hurley ile sevişirken ölürdü o zaman da. Bu da kafadan kontaktı ama motoru nasıl düzeltti hala bir fikrim yok. Severdim, insancıldı.

Rose ve Bernard: Renklerinin güzelliği bana Beşiktaş'ımı hatırlattığı için severim. Onun haricinde Bernard çok işgüzar bir eleman Rose desen bir o kadar salmış. Locke ile ortak paydada gördüğümden pek hazzetmem Rose'dan aslında ama neyse.

Desmond: Adada Sayyid ve Claire'den sonra aksanına bayıldığım üçüncü eleman. O cümlelerin sonuna eklediği bratha/sista ile samimiyeti vurgular. Mantıklı eleman, herşeyin bir sebebi olduğunu biliyor ama Locke düdüğü gibi kaderci değil. İkinci sezon sonunda edindiğini zannettiğimiz yetenekler harbiden varsa tadından yenmez. Hele o Charlie dümbüğünü gömsek o kehanet akan dudaklarını emeceğim şerefsizim. Delikanlı adamdır Desmond, severim.

Hakkında atıp tutmadığım daha birkaç kişi var, onları da iyicene tahlil etmeden burada atıp tutmam pek doğru olmaz. The Others mevzusu hepten alengirli zaten. Zaten pek de uzatmışım, tamamını ben bile okumam herhalde o yüzden bana kimse "Rousseau nerede?", "Wickmund necidir moruk?" tarzı sorularla gelmesin. Sessizce dağılın.

6 comments:

BitterSweet dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
TirtFahrettin dedi ki...

@bittersweet: son derece terbiyesiz bir üslupla böyle yorum yapıp benim tarzıma sataşman güzel bir ironi olmuş. öncelikle -ne yazık ki böyle de bir huyum var- seni adam yerine koyup cevap vermek istiyorum.

Herşeyden evvel Sayyid gerçekten aşırı inanç sahibi bir müslüman ise daha evvelden namazını kılmıştır adada, yoksa hepsini kazaya bırakıp toptan teknede mi kıldı bilemiyoruz. domuz etinden pay alıp almadığı da kesin değil. Fakat bilinen bir şey var ki -kendisini her ne kadar sevsem de- kendisi diğer insanlara, hatta yeri gelmiştir müslümanlara işkence yapmış bir adamdır. Öte yandan karaladığın Mr. Eko'da sütten çıkmış ak kaşık değildir ama zamanında satmaya çalıştığı uyuşturucuları yakarak, kendini dine vererek tövbe etmiş bir adamdır. Neticede her ikisi için de tövbekar sıfatını yakıştırmak mümkündür, ağzından köpükler saçarak saldırganlaşmanın alemi yoktur.

Bir başka husus ise tüm bu olanların bir tv dizisi olduğudur. Şahsıma etmiş olduğun saçma hakaretlerin sebebini bir otur düşün istersen. Zencilerle yatmayı seven bir eşcinsel olduğumu iddia etmen de ilginç. Ha keza ahlaksız, düzenbaz ve kırıcı olmam da işin başka bir boyutu. Eğer tüm bu sıfatları bir tv dizisine yorum getirmemden tahlil ettiysen bravo.

Tüm bunlara ilaveten; blog insanların şahsi görüşlerini "özgürce" yansıtabildikleri bir platformdur. Bu son yazı da dahil olmak üzere tüm yazılarımda kendime ait kişisel görüşlerimi sınırları önceden belirlenmiş olan "özgürlük" çerçevesinde yazmışımdır. Eğer sen ve senin gibi tersini düşünen insanlar varsa ya okumazlar, ya okuyup sinirlenseler dahi kendilerine direkt ya da dolaylı olarak hakaret etmediğim için sessiz kalırlar ya da ortada ciddi bir suç olduğunu düşünürlerse gerekli adli makamlara başvururlar.

Sonuç olarak; tüm bu yazdıklarını ve benim cevabımı bir kez daha okuman ve yaptığın yanlışı kendi ellerinle düzeltmeni talep ediyorum. Bu dediğimi hiç cevap yazmadan kendim de yapabilirdim ama dedim ya kötü bir alışkanlıktan dolayı herkesi adam yerine koyup bir şans daha tanıma huyum var.

BitterSweet dedi ki...

o commenti boylesi ciddiye almis olmana yuh dedim, dayanamadim siLdim. Tarzinin hatirina kendimce yazmisdim (ki baska commentim yoktur blog aleminde) ama yine dogru blog u tutturamamisim... Huyun kurusun.

justine_therese dedi ki...

ya silmeyin kardeşim şu yorumları. iyice merakta kalıyor insan. şimdi sevgili fahrettin neye istinaden ne dedi anlayana aşkolsun...

Hüseyin Eskici dedi ki...

Çok güzel yazmışsın. Çok güldüm okurken eline sağlık :)

DB dedi ki...

Cok guldum super yazmissin.