15 Ekim 2008

Sefalet

Okuyucu kitlem sanırım genelde üniversite öğrencisi, taş patlasa ilk iş tecrübelerini yaşamakta olan genç arkadaşlar. Genelleme yapmak sıkıcıdır ama sanırım bu kitle kibar tabirle çulsuz (kaba tabirle: aç köpek) olarak nitelendirilebilir. Kimse kırılmasın, ya da morali bozulmasın; zira iyi bir mirasa konmadıysanız yahut holding sahibi bir ailenin üyesi değilseniz şu içinde bulunduğunuz dönem son derece normaldir. İçinde bulunduğunuz bu sefalet denilen çukurdan çıkamayacaksın belki, ama en azından sefaletle yaşamayı öğrenmeniz gerekli.

Öncelikle bazı temel iktisadi kavramları hayatınıza uygulamalısınız. İçlerinde en önemlisi sanırım ikame mal tüketimi. Kayıtsızlık eğrisi (indifference curve de der bazıları) üzerinde alınan her noktada tüketicinin alacağı total haz eşittir, buradan hareketle ihtiyaçlarınız dahilinde daha az masraf ederek ikame mallar kullanıdığınız vakit artan kaynağınızı ya kalan ihtiyaçlarınıza aktarırsınız ya da alınan total haz miktarını çoğaltabilirsiniz.

Tamam, kabul ediyorum fazla karışık oldu ve sık sık haz almak ibaresini kullandığım için benim de aklım farklı mecralara aktı. Bakın şöyle izah edeyim; kakaolu fındık kreması sabah kahvaltınızın vazgeçilmezi olsun ve aynı zamanda gece dışarı çıkıp içmeyi seviyorsunuz diyelim. Her sabah bir kavanoz nutellayı roketleyip akşam da salaş bir barda 2 bira içip sosyalleşen bir birey için yapılabilecek en mantıklı şey sabah nutella yerine çikonella yemesi, cebinde kalan para ile de içtiği bira sayısını 2'den 3'e çıkarmak yahut yine 2 bira içmesi ama karı-kız ortamının daha yoğun olduğu daha kaliteli bir mekana geçmesidir. Bu üç durumda da (nutella+2 salaş bira, çikonella+3 salaş bira ve çikonella+2 ciks bira) alınan toplam haz eşittir ve birey bunlardan birisini seçecektir.


Paraya yön verme stratejisi kısaca böyle fakat ya özkaynaklarımız kısıtlı ise ne yapacağız? Diğer bir değişle cepte para yokken nasıl kakaolu fındık kreması yiyeceğiz, bira içeceğiz? Bu noktada sosyal mühendislik devreye girecek. Arkadaşlarımızı sık sık eve içmeye çağıracağız. Arkadaşlarımız geldiğinde onları depozitolu bira almaya yönlendireceğiz. İçerken birası biten arkadaşın şişesini bir atmaca gibi kapıp hemen soteliyoruz. Tıpkı küçük yatırımcının dövize olan tutumu gibi asla kaç şişemiz birikti, toplam kaç para depozito yatmakta balkonda gibi soruları aklımızdan geçirmiyoruz. Zorda kaldığımız bir gün (tercihen yanınızda iri bir arkadaşınız yahut el arabasıyla) o şişeleri iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz bir tekel bayiisine götürüp nakite çevirtebiliriz, tüp şokella ve ucuz bira dolu bir güne merhaba diyebiliriz.

Son olarak; elde avuçtakini yiyip, sıfırı tükettiğimizde her zaman el açabileceğimiz insanlar olan anne-babalarımızı buradan saygı ile selamlamak isterim. Selam olsun size ey tükenmek nedir bilmez, reddetmeyi lugatından silmiş maddi destek insanları!

Not: Bu yazı tamamen şu oluşuma destek amaçlı yazılmıştır.

0 comments: