26 Şubat 2006

Romeo is Bleeding

Ayrımcılık yapmak gibi bir huyum olmasa da insanoğlunu kadın ve erkek olmak üzere iki başlıkta incelememiz gerektiğini düşünmekteyim. Monitörleri karşısında hemen "Ay pislik herif, cinsiyet ayrımcılığı yapıyor, böee!" tarzı yorum yapacak olan arkadaşlara da bir anda coşmamalarını tavsiye ederim, zira böyle de düşünmüyorum. Bu tarz bir tasnif yapmamdaki en önemli etmen bir küçücük y kromozomunun insan hayatında meydana getirdiği sayısız değişikliklerdir.

Temel olarak pipi ve kuku kavramlarını erken yaşlarda öğrenmeme rağmen dişi ve erkek birey arasında oluşan ve zamanla artan farklara mazhar olamamıştım. 4 yaşımda başıma gelen sünnet hadisesi ilk olarak öğrendiğim ayrımdı. Kızlar gönüllerince koşa oynaya dursun biz el kadar bebekken kanla, vahşetle ilk imtihanımızı verdik.

Elbette bir takım avantalarımız da oldu bu işten. Fakat zamanla anlıyorum ki bir mantarlı tabancanın büyüsüne kapılıp giderken yanıbaşımdaki yastığa iğnelenmiş onlarca çeyrek, yarım ve tam altınların farkına varamamış, esas sakaldan mahrum kalmıştım.

Büyüdük biraz, serpildik. Cinselliğin ne olduğundan bihaber olarak eğitim almaya başladık. Sünnet denen olayla alınan ilk darbe ortaokul sıralarında karşılaştığım ikinci darbe ile iyice yüzüme vurmuştu: kızların memeleri vardı. Ve bunlar günden güne büyümekteydi! Biz gelişim sürecimizde sürekli kaybederken onlar kazanmaktaydı. Avantajlar hanesine bir eksi de yine o melun pipimiz yüzünden yazılmaktaydı: biz erkektik. O güne kadar idrar boşaltımı hariç bir faydasını görmediğimiz o zımbırtı yüzünden nerede bir amelelik olsa bizde patlıyordu. Taşınacak sıralar, stepne lastiğini bagajdan çıkartmak, bakkalla gitmek ve daha yüzlerce amelelik sanki gökten zembille bize inmişti, tek suçumuz ise erkek olmaktı.

Olaylar bizim için eksiye doğru ilerleyedursun, kızlar cephesinde her şey tam aksi yönde bir ivmeyle gelişmekteydi. Psikopat bir bedenci (-ki bu noktaya değinmeden geçemeyeceğim, adam bedenci denmesine kıl kapmaktaydı. bedenci cenaze yıkayana denirmiş, kendisi bir adet beden eğitimi öğretmeni imiş, bedenci diyeni tokatlıyormuş (bunu bizzat öğrendim)-) sayesinde ızdırap dolu beden derslerinde kimi kızlar sessiz sedasız okul kıyafetleriyle tribünde otururlardı. Sebebini ise biraz uğraştıktan sonra öğrendim: PMS! Yani halk arasındaki adıyla adet dönemi, ya da yavru vatan kan ağlıyor, ya da birinci inönü savaşı, ya da regl, herneyse.

En güzeli sanırım southpark'ta söylendi: "I don't trust anything that bleeds five days and doesn't die." Ben regl olayında bu kadar paranoyak değilim. Sanırım bize lanse edilişi yüzünden. Reşit olup bazı şeyleri daha yakından görene kadar sadece mankenlere taş çıkartacak fiziğe sahip kızların regl olduğunu, bunların da regl döneminde after shave maviliğinde transparan hoş kokulu bir sıvı salgıladıklarını, bu salgının özel dokulu pedlerle kolayca emildiğini, bu kızların regl dönemlerinde daha mutlu ve enerjik olduklarını ama tüm bunlara rağmen beden derslerinden yırtabildiklerini sanırdım.

Gerçekler acıdır.

Uyanışlardayım.

0 comments: