26 Ekim 2006

Dünyada ölümden başkası yalan

Eve dönüş yolculuğumda bol bol Modern Sabahlar podcastlerini dinledim. Bir ara laf döndü dolaştı ölüm nedenlerine geldi. Trenle seyahat ederken tren kazalarından bahseden bir radyo programı dinlemek ister istemez dimağımda bir flaş patlamasına, aydınlanmama neden oldu. Hayat çok kısa ve nerede biteceği belli değil. Hepimiz elbet öleceğiz ama nasıl?

Asla intihar ederek ölmek istemem. Hoş değil bir kere. Tam hatırlamıyorum ama bir filmdeydi sanırım, eleman pompalı tüfekle intihar etmeden önce yerleri duvarları naylonla kaplamış evvelden. Maksat kendinden sonra ortalığı temizleyecek olanlara kolaylık sağlamak, takdir etmiştim. Ama temelinde saçma bir eylem, ölmek asla çözüm değil bana kalırsa. Öte yandan diğer ölüm nedenlerine göre bir farklılığı var, kullanılan metod ne olursa olsun ölüm anı kesin olarak bilinmekte, yani kontrol sizde.

Köpekbalığı saldırısı ile ölmeyi tercih etmişti Ege. Bana göre ise çok kötü bir ölüm biçimi. Ne kadar iri olsa da, ne kadar yırtıcı olsa da sonuçta o da bir balık. Bir hamsiyi veya japon balığını elinize alın ve onun daha büyüğü başka bir balık tarafından ısırılmak suretiyle öldürüldüğünüzü düşünün. Çok fena.

Her yıl dünya genelinde 40 insan kafasına hindistan cevizi düşmesi nedeniyle Nanaykent'te dubleks daire sahibi oluyormuş. Pekmezi tropik bir meyve ile akıtarak ölmek aslında fena değil çünkü kafadan tropik bir iklimde öleceksiniz ama öte yandan çizgi filmlerden fırlamışçasına gerçekleşen bu vahim olay sonrası cenaze töreninizde ufaktan t.şak oğlanı konumuna düşmeniz de kaçınılmaz.

Yılan sokması, arı dürtmesi, kafaya lamba düşmesi gibi bir sürü abuk ölüm nedeni sayıldı program esnasında ama hiçbirisi de bana göre değildi. Sanırım her 5 insandan 2sinin başına gelen kalp krizi/inme sonucu ölüm benim de başıma gelecek. Hem hatırı sayılır bir orana sahip hem de aileden gelen gen haritamın buna son derece müsait olduğunu biliyorum.

Yaşamak güzel lan. İçim karardı, sizinki de karardı herhalde. Süratle kapattım mevzuyu.

0 comments: