13 Ekim 2008

Dizi Dizi Anadolu

Yaz mevsimi arkamızda kalırken belki de bu mevsimin en sevindirici yönü dizilerin yeni sezonlarının birer ikişer başlaması sanırım. Araya giren bayram tatili, önyargıdan uzak bir yazı yazmak istemem ve biraz da tembelliğim yüzünden dizilerin geç gelmiş bir yeni sezon kritiği yazısı ile huzurlarınızdayım. Yalnız baştan uyarayım, spoiler dolu bir yazı olabilir, anama küfretmeyin sonra.

How I Met Your Mother: Şimdi eğri oturup doğru konuşmak lazım, bu dizi bir zamanlar sahip olduğu "Aman da aman, Ted'in gelecekteki müstakbel eşi acaba şu mu? Yok yok bu kız kesin!" havasını yitirdi. Bu asla negatif bir eleştiri değil, zira yan karakterler (ki yan karakterler demeye dilim varmıyor, çok rahat bir şekilde Lily-Marshall ikilisini esas alan bir spin-off yapılabilir, ya da Barney merkezli yeni bir dizi çekseler kimse hayır demez sanırım) o kadar sağlam performanslar sunmakta ki insan ister istemez asıl mevzudan kopmakta. Yeni sezon ise biraz acayip başladı. Tamam, özlemişiz ama nasıl söyleyeyim biraz yavan geldi bana. Belki de tek sebep Barney-Robin arasında vuku bulan (hatta tek taraflı olarak Barney tarafından hissedilen) elektriklenmedir. Yine de dediğim gibi tekrar HIMYM izlemek güzel bir şey.

Not: Mona Rıza ve nazo82 isimli arkadaşlara da buradan selam ederim, saygılarımı sunarım. Release çıkar çıkmaz altyazı sundukları yetmezmiş gibi bölüme ait notlar da vermeleri takdire şayan.

Heroes: Aslında haksızlık ettim, asıl yavan dizi bu. İlk bölümü izlerken farkettim ki geçen sezon nerede kalmışız, son durumlar neydi falan hepsi aklımdan uçmuş gitmiş. Cliffhanger falan bu dizi için yalanmış demek ki. Dizi senaristleri Harun Yahya tarafından desteklenmekte sanırım, zira Nathan dine döndü. Nikki desen klon ordusu gibi, 4. sezonda dördüz olduklarını öğrenir herhalde. Sylar (yoksa Gabriel mi demeliydik) hak yolunu bulur gibi, ama aynı zamanda değil gibi. Mohinder denen dürzü layığını bulup Gollum olma yolunda kararlı adımlar atmakta. Hiro-Ando ikilisi neşeli duo kavramından uzaklaşıp pis bir elektrik yaymakta (ki Süheyl-Behzat tarzı takılmalarından daha mı kötü karar veremedim). Kısacası tiksinmeme rağmen otomatiğe bağladığımdan izlemekteyim, bence aralarında toplanıp karar versinler, bu dizi 3. sezon itibariyle bitsin.

Terminator: The Sarah Connor Chronicles: Ne bileyim, sanki fanboy ağzı yapıyormuşum gibi olacak ama konu Terminator olunca ne çekseler izleyeceğim gibi geliyor (çekmek-izlemek ikilisinden kelime oyunu tabanlı espri çıkarmadım ya, insan böyle zamanlarda büyüdüğünü farkediyor). Summer Glau'nun gerçek hayatta da robot olduğundan da ciddi ciddi kıllanmaktayım.

Kısa kısa: Pushing Daisies, acaip çizgi sahibi bir dizi. İlk sezon neyse ikinci sezon da aynen devam etmekte. Chuck desen keza aynı. Chuck'ın ebedi kankası Morgan saçları kısaltmış, hatun da yoğurtçuda işe girmiş, gerisi aynı tas aynı hamam. Asıl mizah dozumu Channel 4 dizilerinden almaktayım bu aralar, siz de benim gibi bugüne kadar izlemediyseniz Black Books ve The IT Crowd ilk önereceğim yapımlar.

1 comments:

Jack dedi ki...

Heroes gerçekten keyif vermiyor, ellerinde çektikte uzayabilecek bir senaryo var ve yanlış yöne çekiyorlar gibi.

İzlemediysen The Big Bang Theory'i şiddetle öneririm.